Rüzgara doğru yön alanların hiç bir zaman istikameti olmaz
Rüzgara doğru yön alanların hiç bir zaman istikameti olmaz
Firavunla Hz. Musa’nın, Nemrutla Hz. İbrahim’in, şeytanla Hz. Adem’in Hak ve batıl kavgası bugünde devam ediyor.
Rasulullah (S.A.V); “Sizden biriniz bir kötülük gördüğünde onu eliyle düzeltsin. Buna güç yetiremez ise diliyle düzeltsin. Buna da güç yetiremez ise kalbiyle buğz etsin” buyurmaktadır. (İmam Müslüm)
Her türlü zulüm, hak ve hukuka tecavüz kime yapılırsa yapılsın kabul etmemek; “ama”, “fakat” gibi kayıtlar koymadan bir duruş sergilemek insana saygının bir gereğidir. Korkmadan çekinmeden gördüğümüz yanlışlarda Müslümanca görevimizi yapmalıyız.
Biz, “insanlar” olarak “insanca duruş”un, “Müslümanlar” olarak “Müslümanca duruş”un neresindeyiz?
İnsanca duruşumuz tartışılır, ama Müslümanlığın fersah fersah uzağındayız; nefsin, şeytanın, ihtirasların ve enaniyetin tuzağındayız.
Zamana ve mekana hakimiyet kaybedilince;
Müslümanca düşünme ve yaşama,
yerini ahlaksızlıklara müsamaha ve haramları hoş görmeye bırakıyor.
“İnsanın yeniden insanca bir hayata kavuşabilmesi için, ta derinden Nebevi rahmet, adalet ve hakikatin sesine kulak kesilmeye ihtiyacı var.”
Müslümanlarda karakter ve kişilik Müslümanca olmadığı müddetçe , İslamın çilesi bitmez!
İman, nerede durması gerektiğini; Ahlak, niçin durması gerektiğini; Fıkıh ise nasıl durması gerektiğini işaret eder insana…
Durduğunuz yerde bir sorun varsa imanınızı, duruş amacınızı bilmiyorsanız ahlakınızı, duruş şeklinizde bir sorun varsa fıkhınızı gözden geçirin.
İcra edilen meslekte, îfa edilen vazifede, hayatın her alanında ortaya konacak Müslümanca bir duruş İslam’ı en müessir tebliğ tarzıdır. İslam bu anlamda zînet eşyasına benzer. Alıcısını, anlatıldığı zaman değil gösterildiği zaman etkiler.
Hepimiz İslâm ahlâkına dönmeliyiz! Müslümanca düşünmeli, hareketleri Müslümanca ayarlamalı, olaylar karşısında Müslümanca tavrımızı takınmalı, yılmamalıyız, Müslümanca yaşamalıyız, şeytana nefse uymamalıyız. Dünyaya kapılmamalı, aldanmamalıyız. (Mahmud Esad Coşan)
İnsanların üzerine öyle bir zaman gelecek ki, dininin gereklerini yerine getirme konusunda sabırlı/dirençli davranıp Müslümanca yaşayan kimse, avucunda ateş tutan kimse gibi olacaktır. (Tirmizî, Fiten,73; Ebu Davud, Melahim,17).
Selam ve dua ile…